En Sıcak Konular

Mu'cizevî yolculuk: Doğum

24 Ağustos 2012 10:10 tsi
Mu'cizevî yolculuk: Doğum Gebelik, babadan gelen spermlerin anne rahminde yumurtayla birleşmesiyle başlayıp, belirli bir süre sonra doğumu netice veren mu'cizevî bir hâdisedir ve tesadüflerle izah edilemeyecek kadar mükemmel bir süreçtir.

Murat Yaşar/ Sızıntı

Allah'ın (celle celâlühü) sevk ve idaresi ile anne rahminde gelişmesini tamamlayan bebek, bulunduğu ortamdan çok farklı bir ortama doğar. Bebek, anne rahminde amniyon zarı denen ve içi amniyon sıvısı ile dolu bir kese içinde tutulur. Burada bebeğin oksijen ve besin ihtiyacı plâsenta ve göbek bağı yoluyla anneden karşılanır. Bu yüzden bebeğin akciğerleri henüz hava ile dolmamıştır, yani faal değildir. Alınan oksijen, bebeğin kendi kan dolaşımı ile bütün vücuduna dağıtılır. Anneden gelen temiz (oksijenlenmiş) kan, bebeğin kalbindeki foramen ovale denen ve doğumdan kısa süre sonra kapanacak olan bir delikle sağ kalbden sol kalbe geçirilir. Buradan da bütün vücuduna pompalanır. Doğum sonrası bebek ilk nefesini aldığında akciğerler açılır, havayla dolar ve bebek, ihtiyacı olan oksijeni solunumla temin etmeye başlar. Bu esnada vazifesi biten kalb deliği kapanır.
 
Rahimdeki bebeğin metabolik faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan karbondioksit ve kanda bulunan atıklar, yine göbek bağı ile anneye taşınır ve oradan dışarı atılır. İdrar, dışkı ve deri döküntüleri ise amniyon sıvısına dökülür ve burada bebeğe zarar vermeden tutulur.

Görüldüğü üzere anne karnında ve doğum sonrasında bebeğin bulunduğu ortamlar çok farklıdır. Buna rağmen, günümüze kadar milyarlarca doğum hâdisesi gerçekleşmiş ve bu köklü ortam değişmesine bağlı herhangi bir olumsuzluk yaşanmamıştır.

Doğumun gerçekleşmesi
 Doğum, yaklaşık dokuz aylık bir gebelik süresinden sonra ana rahmindeki bebeğin sevki İlâhî ile dünyaya gelmesi hâdisesidir. Bu sürenin sonunda anne rahmindeki bebek, doğum kanalı vasıtasıyla dış dünyaya çıkarılır. Doğum kanalı; yukarıdan aşağıya doğru pelvis girimi, orta pelvis ve pelvis çıkımı olarak üç kısma ayrılır. Pelvis, karın ile dış genital organlar arası bölgedir ve çatısı leğen kemiklerinin birleşmesi ile teşkil edilmiştir.

Doğum, temel olarak üç safhadır. Birinci safha, rahim kasılmalarının başlamasından rahim ağzının (serviks) tam olarak açılmasına kadar geçen süredir ve yaklaşık 12 saat sürer. Gebelik boyunca rahim ağzı, kalın bir mukus tıkaç ile kapatılmıştır. Bu şekilde hem bebek ana rahminde sabit tutulur, hem de dışarıdan gelebilecek enfeksiyonlara karşı korunur. Doğumun yaklaşmasıyla, Allah (celle celâlühü) tarafından ana rahmindeki bebeğe, kafası aşağıda, ayakları yukarıda ve yüzü annenin sağ tarafına bakacak şekilde pozisyon verilir ve doğum kanalının girişine kadar getirilir. Bu pozisyona presentasyon, önde gelen kısmın (genellikle baş) doğum kanalının girişine kadar inmesine ise angajman denir. Bebek bu pozisyonu aldıktan yani doğum kanalına angaje olduktan sonra, birinci safha olan kasılma ve açılma başlar. Bebek gebelik boyunca, rahim içinde farklı pozisyonlarda olsa bile genellikle doğuma yakın dönemde belirtilen bu pozisyona getirilir. Bebeğin bu pozisyonu, normal ve komplikasyonsuz doğum için en uygun olanıdır. Doğum sancılarının başlaması ile rahim ağzı yavaş yavaş incelmeye ve genişlemeye başlar. Genişleme, bu safhanın sonuna doğru azamî 10 cm'yi bulur. Bu noktada dikkat çekici bir husus da şudur: Kasılmalar anne rahminin her yerinde aynı şiddette değildir, tepe kısımlarında daha şiddetlidir. Böylece bebeğin uygun basınçta aşağı itilerek rahim ağzının açılmaya zorlanması ve bebeğin doğum kanalına yerleşmesi kolaylaştırılır. Eğer, bütün rahim aynı şiddette kasılsaydı bebek doğum kanalına doğru itilemezdi. Hattâ doğumun sonraki dönemlerinde kasılmaların şiddetlenmesi ile uterus tıpkı sıkılan bir yumruk gibi bebeği sıkar ve ölümüne sebep olabilirdi. Bu kasılmaların şiddeti erken dönemde 0.0270,040 kgkuvvet/cm2 iken kasılmaların arttığı aktif dönemde yaklaşık 0,068 kgkuvvet/cm2 ve ikinci safhadaki tam kasılma döneminde 0,0950,108 kgkuvvet/cm2 civarındadır. Bu açıdan, uterusun doğumda hangi bölgesinin kasılıp hangi bölgesinin gevşeyeceği ve kasılmaların şiddetinin düzenlenmesi bebek ve dolaylı olarak anne hayatı açısından çok ehemmiyetlidir.

Doğum kanalını meydana getiren leğen kemiklerinin yapısı canlılarda farklılık gösterir. İnsanda doğum kanalı oldukça dardır. (En geniş yerinde sağsol çapı yaklaşık 12 cm, önarka çapı 11 cm'dir). Bebeğin kafa genişliği en geniş yerinde 13,5 cm, en dar yerinde ise 9,5 cm'dir. Bu genişlikte bir bebek kafasının 12x11 cm'lik bir doğum kanalından geçmesi takdir edileceği üzere mümkün değildir. Ancak, bu safha içinde bebek vücuduna ve kafasına bu kanalı zarar görmeden geçebileceği manevralar yaptırılır. Bu safhanın başında bebeğin başı doğum kanalının girişine gelmiştir.

İkinci safhanın başlamasıyla birlikte, rahim kasılmaları artar ve bebek aşağı doğru itilir. Bu kasılmalar birinci safhadakilerden daha şiddetlidir ve yine en fazla rahmin üst kısımlarında meydana gelir. Bu esnada rahimin alt kısımları gevşetilerek, bebeğin geçişi kolaylaştırılır. Orta pelvis, doğum kanalının en dar yeri olup, buradaki kemik yapı esneyemeyeceği için bu kanaldan bebeğin başının ve vücudunun en dar kısımları ile geçmesi gerekir. İşte bu noktada bebeğin kafasına ve vücuduna bir seri hareket yaptırılır. Bebek başının en dar olduğu yer, ense ve tepe arası mesafedir. Bu kafa çapıyla doğum kanalına girmesi için başı vücuduna doğru eğilir (fleksiyon) ve sonrasında yaklaşık 90 derece arkaya doğru döndürülür. Bu sayede birinci safhada yüzü annenin sağ tarafına bakan bebeğin yüzü arkaya döner. Böylece bebeğin doğum kanalının en dar yerinden geçmesi sağlanır. Bu esnada bebeğin başı, doğum kanalının arkasına doğru yönelir. Bu noktadan sonra başın pelvik çıkım denen doğum kanalının son kısmından da geçmesi gerekir. Ancak pelvik çıkım, orta pelvise göre daha öndedir. Bundan dolayı bebek kafasına arkaya eğilme hareketi (ekstansiyon) yaptırılır. Sonrasında bebeğin kafası kolayca dışarı çıkar. Omuzlar ise kafadan sonra ikinci mühim kısımdır. Çünkü omuz genişliği mevcut pozisyonunda iken doğum kanalının genişliğinden fazladır. Bu sefer de omuzların doğum kanalından en dar çapı ile geçmesi için bebeğin kafası ve vücudu annenin soluna doğru 90 derece döndürülür. Sonrasında omuzlar da dışarı çıkar ve vücudun diğer kısmı da kolayca anne rahminden atılır. Bu işlem, yaklaşık 1–2 saat kadar sürer. Hemen sonrasında bebek ilk nefesini alır, göbek bağı kesilir ve anneyle herhangi bir organik bağı kalmaz.
 
Bebeğin doğması ile üçüncü safha başlar. Halâs olarak adlandırılan bu safhada bebeğin, anne karnında iken içinde bulunduğu keseye ait yapılar ve anneden beslenmesini sağlayan göbek bağı ve plâsenta atılır. Yaklaşık 10 dakika süren bu safhada da rahim kasılmaları devam eder. Böylece gebelik boyunca büyümüş olan rahim küçülür ve kasılmaların rahmin kas tabakası içindeki kan damarlarını sıkıştırması ile annenin kanaması durdurulur. Bu safhanın sonunda anne rahminde bebeğe ait herhangi bir yapı kalmaz ve doğum anne ve bebek açısından sağlıklı bir şekilde tamamlanmış olur.

Yukarıda sadece birkaç noktasına temas ettiğimiz doğum hâdisesi, aynı anda çok sayıda kompleks mekanizmanın son derece âhenkli ve kolay bir şekilde Allah (celle celâlühü) tarafından çalıştırıldığının çok güzel bir delilidir. Doğum kanalından geçişi esnasında bebeğe öyle hareketler yaptırılmaktadır ki, bunları bebeğin şuurlu bir şekilde yapması düşünülemez. Aynı şekilde, böylesi kompleks hâdiselerin binlerce yıldır hatasız ve yanılgısız olarak gerçekleşmesi, bu işleri en ince ayrıntısına kadar bilen, düzenleyen, sevk ve idare eden, yarattıklarına karşı son derece şefkatli Rahman ve Rahîm olan Allah'ı (celle celâlühü) kör gözlere bile gösterir.

Kaynaklar
 Serdar Günalp, Selçuk Tuncer. Kadın Hastalıkları ve Doğum, Tanı ve Tedavi, Ankara, Pelikan Yayıncılık, 2004, ss 149166.
 Faruk Buyru, Uterusta Gebelik İçin Oluşan Değişimler, Hormonal Uyarılara Yanıt, Perinatoloji Dergisi 2001, sayı, 9(4), ss 224 – 229.
 Kirsten J.Lund ve James McManaman, (Çeviri:Dr.Esra Kuşçu), Normal Doğum Eylemi, Doğum, Yenidoğan Bakımı ve Puerperiyum, In: Danforth's Obstetrik ve Jinekoloji Türkçe 10.baskı. Ed: Ronald S. Gibs, Beth Y. Karlan, Arthur F. Haney, Ingrid Nygaar, (Çeviri editörü: Ali Ayhan), ss 2242.



Bu haber 2,863 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,338 µs