İşte deccalî bir hikaye
16 Nisan 2015 11:22 tsi
Çok değil 115 yıl önce başladılar. Bugün deccalî bir güce eriştiler. Bakara Suresi'nde anlatıldığı üzere "hars (tohumu) ve nesli yok etmek" için var güçleriyle çalışıyorlar.
Yığınlar, akademiler, bürokrasiler ve devletler ona karşı sessiz hatta zaaf içindeler. Herkes küçük dünyasının içinde kaybolmak uğruna sesini yükseltmiyor. Bu şer yapılarrın unuttuğu bir şey var. O da: Allah'ın hesabı! İşte bu yüzden yılmıyor ve gayret ediyoruz.
BİR GDO DEVİNİN DNASI: MONSANTO
Ayşe Bereket'in yazısı
GDOlu gıda hayatımızın her köşesine yavaş yavaş nüfuz ettirilmeye çalışılıyor. GDOlu gıdalara ithalat izinleri hızla ve eksiksiz veriliyor. Halk sağlığı ve bizden sonraki kuşakların temiz ve doğal gıda hakları yerine şirketlerin kazanacağı paraların hesapları yapılıyor.
Neyle karşı karşıya olduğumuzu iyice kavrayabilmek için GDOnun ne olduğu kadar, bunun arkasında yatan ekonomik ve politik gerçekleri de öğrenmemiz gerekli. GDOnun gerçek amacı global gıda tedarikini kontrol altına alabilmek, yani bu bir ekonomik ve politik hakimiyet meselesi. En büyük biyoteknoloji şirketleri Monsanto, DuPont, Syngenta (bir Novartis şirketi) ve Bayer genetiği değiştirilmiş tohum pazarının neredeyse %100ünü ve haşere ilacı/pestisit pazarının %60ını ellerinde bulunduruyorlar. Yeni şirket satın alımları sayesinde de ticari tohum pazarının %23üne hakimler.
Bugüne kadar hiç bir şey, biyogenetik alanında faaliyet gösteren eski kimya devi Monsantonun karşı konulmaz yükselişine engel olamadı ve lobi faaliyetlerinde uzmanlaşmış bu firmayı alt edemedi. İşte aynı suçları defalarca işlemiş bir çokuluslunun portresi
1901 John Francis Quenny satın alma elemanı olarak çalıştığı bir toptan ilaç şirketinden ayrılıp, o günlerde sadece Almanyadan ithal edilebilen sakarinini ABDde üretmek için çok ufak bir sermayeyi borç harç toplayarak Monsanto Chemical Works şirketini kurar. Her ne kadar Alman karteli fiyatları düşürdüğü için ona zor günler yaşatsa da, kendi gibi çok yeni, sadık bir müşteri Coca-Cola sayesinde ayakta kalır. İşleri yolunda giden Monsanto, ürün yelpazesini vanilin, kafein, sakinleştiriciler ve laksatifler ekleyerek genişletir.
1917 Monsanto Aspirin üretimine başlar ve kısa sürede dünyanın en büyük Aspirin üreticisi olur. Birinci Dünya Savaşı sırasında da Avrupadan kimyasal madde ithalatı durunca, kimya sanayinde yerini sağlamlaştırır.
1920 Şirketin başına oğlu Edgarın geçmesiyle ürün yelpazesi daha da genişler: Plastik, reçine, kauçuk, yakıt katkı maddeleri, yapay kafein, endüstriyel sıvılar, vinil kaplama, bulaşık deterjanı, fosfor, anti-friz, sülfürik asit, herbisit, pestisitler.(Mona Lisa tablosunu koruyan cam bile bir Monsanto ürünü!)
PCB üretimine başlar. [Poliklorlu bifeniller, UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) Kimyasallar Birimi tarafından hazırlanan ve Stokholm Sözleşmesinde çevre ve insan sağlığına olumsuz etkilerinden dolayı kullanılmasına yasaklama ve sınırlama getirilen 12 adet kalıcı organik kirleticiden (KOK) biridir. Hava, su ve toprakta farklı derecelerde biriken PCB, aşırı ısınmaya ve ateşe dayanıklı olduğundan özellikle izolasyon, elektrik devreleri ve elektrikli aletlerde kullanılmıştır. Yağ oranı yüksek besinlerle, yüzey toprakları, içme suyu ve yeraltı suyuyla, elektrikli alet üretim yerleri gibi kapalı ortamlarda inhalasyon ve deri yoluyla vücuda alınabilen PCBnin, bağışıklık sistemi toksitesine, endokrin yapısında bozukluklarına, anne sütünde birikme sonucunda bebeklerde mutasyona yol açtığı ve kanserojen etkilere sahip olduğu belirlenmiştir.
1940 Monsanto polistiren (strafor) ve sentetik elyafın yanında DDT de üretmeye başlar. [DDT: Kolayca vücut dokusundaki yağlarda çözülen ve gıda zincirinde biriken,ddt çok zehirli ve kuvvetli bir böcek ilacıdır. Balık ve kuş da dahil olmak üzere, bir çok hayvan türünün soyunu tükenmesine yol açacağı belli olunca, 1970lerde yasaklanmıştır.]
1943-1948 Monsanto Dayton, Ohioda Manhattan Project için yani ilk atom bombası için uranyum üzerine araştırmalar yürütür. Dayton Projectin başındaki Dr. Charles Thomas bombanın ilk test patlaması sırasında hazır bulunur ve daha sonra Monsantonun yönetim kurulu başkanı olur. Monsanto, 1980lere kadar Mount Project adı altında federal hükümet için yine Ohioda bir nükleer santral işletir.
1948 2,4,5-T adını verdiği ve ileride meşhur Agent Orangeın üretiminde kullanılacağı, çok güçlü bir herbisit üretimine başlar. Bu sırada dioksin adlı bir kimyasal yan ürün ortaya çıkar. [Dioksin: kalp, karaciğer hastalıkları, üreme ve gelişme bozukluklarına yol açan çok toksik bir kimyasal maddedir. Çok küçük miktarlarda bile çevre ve vücutta biriken dioksin, 1997de Dünya Sağlık Örgütü tarafından kanserojen olarak sınıflandırılmıştır.
1949 Monsanto fabrikasındaki patlama dioksinli 2,4,5-Tnin çevreye yayılmasına yol açar. Her ne kadar 1971de bu maddenin üretimini durdurmuş olsa bile, 2004te on binlerce kent sakini adına açılan bir grup davası sonucu Monsanto tıbbi bakım, temizlik ve para cezasına mahkum edilir.
1954 Bayerle birlikte poliüretan üretimine başlar.
1955 Lion Rafinerisini satın alarak petrol esaslı gübre üretimine başlar.
1959 Monsanto yüksek teknoloji endüstrisi için saf silikon üretimine başlar.
1960-1970 Monsanto, Vietnam Savaşı sırasında ABD askeri güçlerinin Vietnam, Doğu Laos ve Kamboçyanın bazı bölgelerine kullandıkları herbisit ve yaprak dökücü (2,4,5-T ve dioksin içeren) Agent Orangeın en önemli üreticilerinden biridir. [ABDnin Agent Orangeı kullanma amacı kırsal ve ormanlık arazilerde yaprak dökerek gerillaların saklanmalarını engellemek ve gıdasız bırakmaktı. Ayrıca köylülerin gıda kaynaklarını azaltarak, ABDnin kontrolü altındaki kentlere göç ettirmek de istiyorlardı. Spreyleme işleminin büyük kısmı havadan, bir kısmı da kamyon ve teknelerden yapıldı. 1962 ve 1971 yılları arasında sırasında ABD yaklaşık 75 770 000 litre Agent Orange kullandı. Vietnam Dışişleri Bakanlığına göre 4,8 milyon Vietnamlı Agent Orangea maruz kaldı, 400 000 kişi öldü, 500 000 çocuk sakat doğdu ve düşük oranları arttı. Amerikalı gaziler de kendi paylarına düşen ciddi sağlık sorunları yaşadılar. Ekolojik denge bozuldu, bölgelerin yeniden ormanlaştırılması çok zor ya da neredeyse imkansız bir hal aldı. Harvardlı bir biyolog aynı bölgede spreylenmemiş iki ormanda 145 ve 170 kuş türü ve 30 ve 55 memeliye karşı, spreylenmiş bir ormanda 24 kuş ve 5 memeli hayvan türüne rastladı.
1968 LED seri imalatı yapan ilk şirket olur. 1970lerden itibaren biyoteknolojiye ağırlık vermeye başlayan Monsanto, ileride en büyük silahı olacak Roundup herbisitinin aktif maddesi glifosat molekülü geliştirir ve patentini alır ve 1973te Roundupı piyasa sürer.
1976 Cycle-Safe adıyla dünyanın ilk plastik gazlı içecek şişesini üretir. Şişe, bir yıl sonra kansere yol açma riskinden dolayı yasaklanır.
1982 Monsanto ilk defa bir bitkinin genetiğini değiştiren şirket olur. GDOlu pamuk, soya, mısır ve kanola geliştirmeye başlar.
1985 Monsanto aspartam patentini elinde bulunduran G:D. Searleü satın alır, NutraSweet Company adlı ayrı bir şirket açar ve aspartam işini 2000 yılında satana kadar buradan yürütür.
1997 Monsanto, yeni ürünleri GDOlu Roundup-Ready kanola, pamuk ve mısır satışına başlar.
1997 ve 2002 arasında şirket birleşme ve bölünmeleriyle (kimyasal madde operasyonlarını Solutia adlı bir şirketine devrederek), Monsanto bozuk sicilli bir kimyasal madde devinden bir biyoteknoloji devine dönüşür. Kurumsal geçmişinde hiçbir kimyasal maddeden bahsetmediği gibi artık kendini tertemiz bir hayat bilimleri ve tarım şirketi olarak tanıtan Monsantonun kimyasal maddeleri hakkında açılan tüm davalar da Solutiaya aktarılır. 2002de Solutia, PCB fabrikasının bulunduğu Anniston, Alabamada toprak ve suyu kirlenmekten suçlu bulunur ve 20,000 kişiye 600 milyon dolar ödemeye mahkum olur. 2003de Solutia iflasını ilan eder.
1998 Monsanto-Cargill ortak girişimi en ileri genetik teknolojiyi dünyanın en büyük gıda işleme ve dağıtım şirketiyle bir araya getirir.
2000 Monsanto Pharmacia ve Upjohn ile birleşir.
2001 Dünyadaki tüm GDOlu mahsullerin %91i Monsantoya aittir.
2004 Monsanto American Seedsi kurar ve şirket alımlarına başlar. 2005 yılında 1,4 milyar dolara dünyanın en büyük sebze ve meyve tohum şirketlerinden Seminisi satın alır.
2007 1,5 milyar dolara önemi bir pamuk tohumu üreticisi Delta & Pine Land Companyyi satın alır. [Bu şirketin önemi, üç steril tohum ya da diğer adlarıyla Terminatör Tohum ya da İntihar tohumu patentinin sahibi olmasıdır.]
2008 Rakipleri tarafından tohum endüstrisinde tekel kurmakla suçlanan Monsanto, 546 milyon euroya Hollandalı hibrit tohum şirketi De Ruiteri ve bazı şeker kamışı üreticilerini satın alır. Bugüne kadar tohum şirketleri satın alımında harcadığı miktarın 30 milyar doları geçtiği söylenmekte.
2009 Şirket, 11,7 milyar dolar net satış yaptığını ve 2,1 milyar dolar net gelir ilan eder.
2010 Forbes dergisi tarafından yılın şirketi seçilir.
2011 Monsantonun 2010 yılı net satışı 10,5 milyar dolar, net geliri ise 1 milyar dolar olarak açıklanır. 2009 yılına göre %50lik bu düşüş, Roundup patentinin süresinin dolması ve rakiplerin jenerik herbisitleri daha ucuza piyasa sürmüş olmalarından kaynaklanmaktadır.
Bugün, dünyada GDOlu mahsüllerin %80i Monsantoya ait bir gen içermekte. Şirketin Roundupı ise dünyada en çok satan pestisiti, Roundupa dayanaklı tohumlarıyla da Monsanto bir tekel oluşturmuş durumda.
(Dunyalilar.org)
Bu haber 1,980 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle