En Sıcak Konular

Arzu Aygen



Arzu Aygen
30 Mayıs 2015

Güle aşık oldum



Gülü çok sevenler, hiç sevmeyenler var. Ben çok sevenlerdenim. Her türlüsünü, her rengini, her türlü kokusunu. Gül görmek bana iyi geliyor.


Ayten Altıntaş'ın GÜL isimli kitabından sonra gül sevgimin yanına biraz da gül bilgisi geldi. Hayranlık oldu, aşk oldu.

Gül, Osmanlı tıbbında ilaç olarak kullanılırmış. Güzelleşmek için kullanılırmış. Gül reçeli yiyip, gül yapraklarından çay demleyip sakinleşmek mümkünmüş, mideviymiş. Gülsuyuyla yüz silinebilirmiş, ağız çalkalanabilirmiş.

Belki tüm gül çeşitlerinin böyle etkileri vardır ama kitapta hep bahsi geçen Isparta gülü (Rosa damascena mill). Reçel gülü de derler. İncecik pembe yapraklı, bol katlı, güzel kokulu pembe gül. Sadece Mayıs ayında çiçek verir. Bolca çiçek açar, sonra biter. Diğer güller gibi sonbaharda veya yazın üstünde çiçek göremezsiniz.

 

Biz İstanbul'daki bahçemizi kaybettiğimizde bahçenin içindeki reçel güllerini de kaybettik. İzmir'de de vardı, soğuk geçen kışla zarar görmüş. Ancak komşumuz Sabiha Abla'nın güllerinden toplayabildik. Annem inanılmaz bir reçel yaptı. Ben de bu sabah iki günlük yağmurun ardından bulabildiğim güllerle gül yağı yaptım. Gül yaprağının uçucu yağı değil, evde hazırlanabilecek bir zeytinyağında bekletilmiş gül yaprağı yağı. Yüze sürüp güzelleşmek için kullanılırmış. Deneyeceğiz bakalım… Tarif Ayten Altıntaş'ın efsane kitabı GÜL'den. Kitapta anlatıldığı gibi yazıyorum:

"Güzellik İksiri Gül Yağı

Günlük koşturmaca içinde hırpalanan cildimizin bakımı her şeyden önemli. Bunun için "gül yağı" hazırlamalısınız.

 

Gül yağı deyince aklınıza sakın gül esansı, "gül"ün uçucu yağı gelmesin. "Gül"lerin damıtılması sonucunda elde edilen ve sadece koku veren uçucu yağları ihtiva eden "gül yağı"ndan bahsetmiyorum. Benim yazacağım gül yağı Osmanlı tıp reçetelerinden alınmış ve hazırını hiçbir zaman bulamayacağınız "gül iksiri" olan gül yağı. Gül iksirini mutlaka güllerin açtığı mevsimde hazırlamalısınız.

Sertifikalı organik güllerden ve sabahın erken saatinde toplananlardan olacak. Güllerin sadece yapraklarını ayıklayın geri kalan kısımlarını atın.

1 kg gül, 2 litrelik cam bir kavanoza sıkıca doldurulur. Güllerin üzerine zeytinyağı dökülür. Bu zeytinyağı tahmin edeceğiniz gibi özenle seçilmiş, natürel sızma ve güvendiğiniz bir marka olmalı. Güllere layık kalitede bir zeytinyağı...

Güllerin üzerini tamamen örtecek şekilde zeytinyağı doldurulur. Yağın her daim güllerin üzerinde olması için üzerine temiz bir taş koymalısınız.

Kavanozun kapağını kapatın ve dış mekânda güneş görecek bir yere bırakın. 20 gün müddetle yerinden oynatmayın. Gündüzleri güneş, geceleri ay ve yıldızlarla arkadaş olmalı. Onların etkilerini içine almalı. 20 gün sonra bu kavanozdakileri süzgeçten süzün, yağı ve gülleri ayırın. Güllerin üzerine tahta kaşıkla bastırarak bütün yağın iyice alta geçtiğinden emin olun. Bu süzülen yağları temiz bir cam kavanoza dökün. Mümkünse kavanoz ince uzun olsun.

Bu yağı bir hafta boyunca hiç yerinden oynatmayın. Yağın dibine sulu kıvamlı maddeler birikecek. Bu kısmı yağdan ayırmak gerekiyor. Burası çok önemli!

Bir hafta sonra üstteki temiz berrak yağı dikkatlice bir başka kaba aktarın. Dikkat edin alttaki kısım yağa geçmesin. Siz en iyisi hiç tehlikeye girmeden alttaki sulu birikintinin üzerindeki yağ bir parmak yüksekliğinde kaldığında dökmeyi durdurun. Altta kalan kısımdaki yağları mümkün olduğunca alabilmek için bu sefer damlalık kullanın. Büyükçe bir damlalıkla üstteki yağı dikkatlice sulu tabakaya değdirmeden alın ve yağınıza ilave edin. Gene de sulu kısma yakın yağları bırakmanızı tavsiye ederim.

Gül iksirine hiç sulu kısım geçmemelidir. Sulu kısım kısa zamanda bozulur, o da yağın bozulmasına sebep olur. O riske hiç girmeyin.

Ben bu arkada kalan sulu ve yağlı kısmı ziyan etmiyorum. Ayrı bir krem kavanozuna koyup önce onu tüketiyorum. Yağlı gül iksirini çok uzun süre saklayabilirsiniz. Bozulmaz!

Kavanozdaki yağdan kullanmak için ufak, şık bir krem kavanozuna ayırın. Bu banyonuzda bitene kadar kalabilir, bir şey olmaz. Esas yağ kavanozunu da buzdolabının emin bir köşesine gerektiğinde almak üzere yerleştirin.

Bu yağın içinde "gül"de bulunan yüzlerce etkin madde (275 maddeden bahsediliyor) var.
"Gül"ün içinde bulunan etkin maddelerden yağa geçenler ve yağın içine aldığı güneş ve yıldızların etkisi (eski tıpta bu ışınlar da çok önemlidir) size bulunmaz bir "bakım yağı" yaratmıştır.

Osmanlı hekimlerine göre bu yağın faydalarını "Başta uyuz olmak üzere, ciltteki hastalıklara, yaralara, yanıklara, sivilcelere, lekelere, ağrı, sızı ve şişlere yararlıdır" diye özetleyebiliriz. Bütün deri hastalıklarında ve özellikle basurda faydası vardır. Baş ağrılarında sirke ile karıştırarak başa sürülmesini, beyin gücünü arttırmak için başın tepesine sürülmesini tavsiye ederler. Bu etkilerini denemedim. Eski tıpta ve özellikle folklorumuzda kadınların bu yağı güzelleşmek amacıyla kullandıklarını biliyorum. Hanımların yüzlerindeki kırışıkları gidermesi ve cildi parlatması çok bilinen etkilerinden. Haftada bir kere olsun (daha fazla da uygulayabilirsiniz) evde olduğunuzda sabahtan akşama kadar temiz yüzünüzü bu yağa emanet edin. İnce bir tabaka halinde sürün. Hiç korkmayın, cildiniz bu ziyafeti hemen kabul edecek ve emecek, dışarıda hiç yağ bırakmayacak."

Gül yağının üstüne gül desenli taş

Bir saksımın içinden buldum, gül renkli bir taş. Güllerin üstüne çok yakıştı. Bir kucak dolusu gülden 200 cc kavanozun ancak yarısını dolduracak kadar gül yaprağı çıktı. En güzel zeytinyağımızla beraber kapağı kapalı güneşin ayın altında bekleyecek.


@sevgilimutfak
facebook.com/sevgilimutfakhayykitap
www.sevgilimutfak.com (yakında yayında)




Bu yazı 4,408 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Şubat 2016 Obezite ameliyatçısı geldi haniiiymmm!
    • 28 Kasım 2015 İstanbul'da toprak, çayır ve beton
    • 18 Kasım 2015 Kuru Fasulye Piyazı
    • 18 Ekim 2015 Okul kantinlerinde 3 renk çocukları kurtarır mı?
    • 25 Ağustos 2015 Anadolu için tarhana vakti
    • 19 Ağustos 2015 Tabağınızdan domuz çıkabilir!
    • 15 Ağustos 2015 Domatesle yapabileceğiniz bir sürü güzel yemek
    • 22 Temmuz 2015 Devedikeni lifiyle peynir mayalama denemeleri
    • 10 Temmuz 2015 Deniz börülcesi nasıl ayıklanır? Nasıl pişirilir?
    • 22 Haziran 2015 Fotoğraflarla dut pekmezi belgeseli
    • 13 Haziran 2015 Facebook için yaşamak
    • 30 Mayıs 2015 Güle aşık oldum
    • 25 Mart 2015 Örgü peynir, örgü çörek
    • 30 Ocak 2015 Bir çeşit kıyılmış lahana turşusu: Ekşi lahana
    • 11 Aralık 2014 Kobayım olur musun?
    • 23 Kasım 2014 Anneyle bebeği ayırma planı!
    • 18 Eylül 2014 Okula giden çocukların beslenme çantası nasıl hazırlanmalı?
    • 22 Ağustos 2014 Hazır alma, anneannen gibi kendin yap!
    • 20 Ağustos 2014 Evde ekşi mayalı ekmek (yeni tarif)
    • 5 Ağustos 2014 “Deniz kenarında oynayan çocukları vur!”

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,139 µs